Eyüphan Kaya
Dünyadın çarpık düzenine işaret eden Bediüzzaman,
*Ehli Kitabın İslam ile iş birliğine gitmesi gerektiğine işaret ediyor,
*Şii-Sünni birlikteliği için nasihatları var,
*Kürk-Türk birlikteliğne tavsiyesi var,
*Kürtlerin huzur ve başarısı için talimatı var,
*İstikbalde en gür seda İslamın sadası olacağının müjdesni veriyor, daha ne kaldı bilemiyorum.
İşte görüyosunuz şu anda dünyanın sıkıntı yaşadığı tüm sorunlarına hem dokunuyor, hem de çare çözüm ortaya koyuyor.
Sene 2010 İslam İş Birliği Teşkilatının toplatısına davet edilmiştim. O zaman daha ismi İslam Konferansı Örgütüydü, başında Ekmeleddin İhsanoğlu vardı.
Konferansın konusu “İslam Dünyasının Sorunları ve Çözümleri” olarak belirlenmişti. İlk gün dört oturum gerçekleşti, hiçbir konuşmacı Bediüzzamandan bahsetmedi, bu bana çok tuhaf gelmişti.
O gece uyku tutmadı, ben müzakereci olarak katkı vermek için bir sayfalık özet sunum hazırladım.
İkinci gün organizasyona, katkı vermek istediğimi bildirdim, olur dediler. Baktım ki durumu ciddiye almıyorlar. TASAM başkanına söyledim, ilgiliyi çağırdı, gelen kişi başkanın kulağına eğildi ve dedi ki: “Said Nursi’den bahsediyor”. Başkan Süleyman Şensoy hiç tereddüt etmeden “Etsin canım, hocam yanlış bir şey söylemez” dedi. Doğrusu bir kez daha gözüme girdi.
Söz alıp şu ifadeleri kullandım,
“…Beyler dünden beri İslam ülkelerinin sorun ve çözümleri üzerinde konuşuyorsunuz, ama sıfırdan başladınız. Halbuki Üstad Bediüzzaman 1911 yılında Şam Emevi Camisinde irad ettiği ve Hutbeyi şamiye olarak kitapcık haline getirilen hutbede islam dünyasının sorunlarını ve çözümlerini ortaya koymuştur.
Ayrıca Üstadın Hanımlara, hastalara, gençlere ve ihtiyarlara hitaben yazdığı risalaler var ve biz bu değerleri muhataplarına yetiştiremedik…”
Müzakerem bayağı ilgi toplamıştı.Ama son yıllarda uluslararası düzeyde Üstad Bediüzzamanın fikirlerinden yararlanması hayra alamettir.
Kürtler ve Türkler ile Şiiler ve Sünniler için şu ifadeyi kullanıyor; “iki pehlivan kavga etse bir çocuk bile onları dövebilir, sakın ola birbirleriyle uğraşıp böyle güçsüz duruma düşmeyin.” buyurmaktadır.
Kürtlere hitaben “okumak, okumak, okumak, elele tutun, elele tutun” taimatını veriyor.
Malum Hz.İsanın gökten inip İslam şeriatı üzerinde bir yol yürüyeceği konusunda müslümanların inancı var, Hz.İsanın bir gün döneceğine dair Hırıstiyanların da inancı var, o zaman bu konuda Müslümanlar ile hakiki hiristiyanların birlikte hareket etmesi lazımdır diye düşünüyorum.
İnsanlık beşeri sistemler ile idare edile edile hayat yaşanmaz hale geldi. “Güçlü olan haklıdır” ifadesi şu anda dünyaya hakim, halbuki asıl olan “Haklı olan güçlüdür” ifadesinin adalete hakim olmasıdır, başka türlü hak tecelli etmez. Bunun için de müslim gayri müslim herkesin hakkının korunduğu İslam hukuna ihtiyacımız var, yoksa bu çarpık dünya düzeninde huzur bulmak çok zordur. Üstadın “İstikbalde en gür sada İslamın sadası olacaktır” demesi de buna işaret ediyor.
Dünya bir Medine Beytüllah minber ve İnsanlık hak ve adalet çerçevesinde yaşamını sürdürmeleri lazım, dünya ne kadar çabuk bir tarzda bu düzene geçerse o kadar insanlığın lehine olur, yoksa 8 milyon israil devleti 8 milyar insanın gözü önunde bir rüya, bir masal uğruna insalığa sıkıntı vermeye devam edecektır.
Yukarıda dile getirdiğim konularda Üstadın Kuranın ışığında dile getirdiği fikirlere baktım da “Bu Asrın lideri bediüzzamadır” demek içimden geldi.
Siz ne düşünüyorsunuz?
