Eyüphan Kaya
Gariban Anadolu insanı, mert Anadolu insanı, gelen gidenin ötelediği Anadolu insanı… Gördünüz işte bir mesajla da olsa asrın felaketine destekte bulunan Anadolu insanı neredeyse kendi yarasını kendisi sardı.
Bunun yanı sıra başta Katar olmak üzere… ta Afganistana kadar bize gücü nisbetinde destek veren İslam toplumuna da da müteşekkiriz.
Evet zelzele insan öldürmek, bina yıkmak için yapılmıyor, belki hükmün kimin elinde olduğunu insanlara hatırlatmak için Allahın külli iradesi dahilinde oluşuyor. Ama doğa doğa deyip gafletine devam edenler olduğu gibi bu konuda kendine gelmek için gayret sarf edenler de oluyor/olmalı. Evet deprem her fert için bir imtihandır, vefat edenlere Allahtan rahmet, kalanlara sabr-ı cemil diliyorum.
Zelzelenin 7.4 Şiddeti 7.surenin 4.ayetinde denk gelmesi ve bu ayetin zelzeleden, gece vakti kavimleri helak etmekten bahsetmesi, saat 4.17 ise 4.surenin 17.ayetine denk gelmesi ve bu ayetin tövbeden bahsetmesi akli selim sahibi bir kimseye bir şeyler hatırlatıyor.
Biz bireysel olarak tövbe ve istiğfara hazırız, ama hayatımızı zehir eden ve devleti kendine göre şekillendiren şu Kemalist sistem her geçen gün bu milleti bir adım daha Allahtan uzaklaştırıyor.
Bu sistemde Faiz serbest, Kumar serbest, İçki serbest, Zina serbest İslamın kalın çizgilerle altı çizdiği bu kabahatlerin serbestliği yasalarla güvence altında… 85 milyon vatandaşın devletini bu yasalarla ayakta tutmaya kimin ne hakkı var? Adalet ile örülmüş İslam Hukuku neyimize yetmiyor?
Gazi Mustafa Kemal ile hiçbir ilgisi olmayan Anıtkabir merasimleri, okul ve kurumlarda bulunan büstler, milli bayramlarda heykel selamı… gibi durumlar dünyada benzeri görülmemiş zulümlerdir, vatandaşlarımızı küfre boyun eğdirmek için birer vakadır.
Üstelik CHPnin 6 oku olan ve Atatürkün ilkeleri olarak uymayı mücbir eden her türlü yemin batıldır, İslam akidesi açısından sakıncalıdır. Hele ki bu yanlışların eleştirisinde vatandaşın karşısına çıkan 5816 numaralı yasa akıl işi değildir.
O zaman ne kadar ilgili, yetkili, etkili insanlar varsa hepsini bir daha düşünmeye davet ediyorum. Gelin halkın başına maddi manevi açıdan uğursuz bir bela gibi duran bu sistemi bir kenara bırakalım. Özümüzle selamlaşalım, hayatta karşılığı olan bir duruşumuz, bir şahsiyetimiz olsun.
1920 yılı 23 Nisan bir Cuma günü dualarla açılan BMMnin ruhuyla barışık,
İstiklal marşının özü ile uyum halinde, Veda hutbesinden ilham alan, Devleti Aliyeyi Osmaniye’nin tecrübesinden beslenebilen, yönetim açısından Ömer bin Abdulaziz ve Hz.Yusuf(as)ın yönetim tarzını model alan bir yönetim biçimi bu ülkeye getirelim.
Bu milleti uluslar arası sözleşmelerin esaretinden kurtaralım, AB ve ABD vesayetinden azat edelim.
İslam dünyasıyla barışık bir yönetim tarzı üzerinde ittifak edelim. Yeter artık bu moda hayranlığı, çıplak giyinme yarışı, günah işlemekte zirve yaptık, kadınlarımızı parmağında oynatıyorlar, anne olmayı bir eksiklik sayan bir toplum haline getirdiler bizi.Neslimiz kuruyor!
Eğitim öğretimimizi ABDnin esaretinden kurtaralım. Lise eğitimini zorunlu olmaktan çıkaralım, bu çocuklara bir şey öğretilemediği gibi, 4 yıl ömürlerinden gidiyor, üniversite hayalleri ve mezuniyet sonrası boşta kalma gençlerimizin psikolojisini bozuyor. 1+4+4=9 yıl vatandaşlık eğitimi insanımıza verelim, bu süreçte dört dersimiz zorunlu olsun; Dinimiz, Dilimiz, Tarihimiz, Kültürümüz diğer dersler öğrenci tercihime bırakılsın. Göreceksiniz bu ülkeye nasıl bir huzur, nasıl bir başarı gelir?
Demem o ki hayatımızı zorlaştıran, devlet ile millet arasını açan, defolu bir vatandaş tipi yetiştiren bir sistemi başımıza bela etmişler, devletin beslendiği bu çarpık sistem hayata huzur vermiyor.Bu milleti bu zulümden kurtarmak lazım!
Evet atalarımız Türkiye İslam Cumhuriyetini bize bıraktılar, fakat zamanla cebren ve hile ile sistem ladini bir hal aldı. Yani devlet bizim ama sistem bize yabancı, başka bir ifadeyle ev bizim ama evin içindeki eşya bize sıkıntı veriyor, şimdi bu eşyaları değiştirmenin tam da zamanıdır diye düşünüyorum.
O günleri görmek dileğiyle.
