Eyüphan Kaya
Yaşar Aydın: “İnsan onurunu korumak için siyaset yapıyoruz” Dedi.
Onur İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Yaşar Aydın ve beraberindeki heyet İnsan Hakları Cemiyetini ziyaret ederek İttifakın hedefleri konusunda paylaşımda bulundu. Heyeti Cemiyet Başkanı Eyüphan Kaya, Başkan Yardımcısı Kemal Yılmaz ve Genel Sekreter Cevat Meygil karşıladı.
Yaşar Aydın özetle şunları ifade etti;
Babam Gümüşhaneli Annem Hekkarili bir aşiret kızı. Ben 13 yaşımdan beri siyasi atmosferin içinden geliyorum. 27 Yaşında Rahmetli Korkut Özalın tavsiyesi üzerine Demokrat Parti genel başkanı oldum, zaman içinde aramızda bazı konularda fikir ayrılığı çıktı ve ayrılmak durumunda kaldım.
Atalarımız, onurumuzla yaşayabilmemiz için, inanç ve kültürümüzü ayakta tutmak için bize bir devlet kurdular, ama gelen bizi vurdu, giden bizi vurdu.Devrimcisi de Ülkücüsü de işkence edildi, dışkı yedirildi.
Osmanlının yıkılışına sebep olan Jöntürkler, İttihat ve Teraki Partisi inanç ve kültüre düşmandı, çünkü bu ırkçı akımın menşei Fransa’dır, bu zihniyete sahip kimseler her süreçte bizi vurdu.
Devleti, vatanı sevmek başka bir şey, Devleti yönetmek başka bir şey. 7 yılda Osmanlı topraklarını 1/5e indiren jöntürkler vatan sever olduğunu söylüyorlardı, yahu bu nasıl vatan severlik? Kim buna karar veriyor ki birileri birilerinden daha vatan severdir.
Kurtuluş savaşının kahramanlarında Necdet Tevfik diyor ki; “biz bu ülkeyi kurmak için savaştık, bir de dönüp baktık ki bizimle cepheye gelmeyenler koltukları kapmışlar bile.”
Hal böyle olunca bizim yapmamamız gereken en önemli şey şu anayasayı sil baştan değiştirmektir.Tabi yeni Anayasa temasını İnanç, Kültür, Gerçek Tarih ve müşterek değerlerimizden almalıdır. Açık bir ifade ile İslam Hukuku ile barışık olacağız.
Her hangi bir ırk vurgusunda bulunmadan, hak ve adalete dayalı her vatandaşımıza eşit mesafede; kimseyi inanç ve kültüründen, ırkından, renginden ötelemeden birilerine imtiyaz tanımadan adil bir anayasa hazırlamamız lazım.
İnsan Onurunu koruyacak tarzda bir anayasa hazırlamamız gerekir.Devlet kurumları vatandaşa bakışı gücünü Anayasadan alır.
Eğer bir mülki idare adamı, bir bürokrat vatandaşa hizmet ederken kılık kıyafetine bakarsa, inanç ve kültürüne bakarsa, konuştuğu dile bakarsa ve ona göre muamele ederse burada bir sakatlık var. Senin görevin vatandaşa hizmet etmek, hayatını kolaylaştırmaktır.
“Ne mutlu Türküm” ifadesi bize ciddi acılar yaşattı.Bu sloganla bir kısım insanımızı ötelediler.
Anayasanın ilk dört maddeleri üzerinde Kürtleri sıkıştırıyorlar, niye kabul etmiyorsunuz diye. Peki ilk dört maddenin neresinde Kürt var? diyerek bu Anayasayı sorgulayan var mı?
Kimse demiyor ki? Yahu Urfanın müdafaasını yapan 12 aşiret Kürt aşiretinin hakkını nasıl vereceksiniz, Gaziantebe, Kahramanmaraşa bir bakın ne cengaverler savaşmış. Onlar Jöntürk müydü?
Bu Cumhuriyet kurulurken Türkçe gibi Kürtçeyi öğrenmek de zorunlu olsaydı, şimdi bu ülke dünyanın bir numaraları ülkesi olurdu.
Kürt vatandaşlarımız hep sabrettiler, “bir gün Türk kardeşlerimiz bu yanlışa dur derler” diye ama olmadı. Birileri bana kardeş diye hitap ederse sıra bir çay ikramına gelmeli, ama bana kardeş deyip “sana su yok!” derse işte orada sıkıntı başlar.
Ezanı Türkçe okutarak bu halka ne kazandırdılar?
Vatandaşın başına şapka koyarak ona ne faydaları oldu?
Dünyada benzeri görülmemiş bir harf devrimini yapanlar kimlere yaranmaya çalıştılar?
İslam dinine verdikleri sıkıntıyı kimin adına yaptılar?
Vatandaş giyecek elbise bulmazken kendileri İtalyan kumaşlar giyiyordu, o günün Lüks arabalarına bildiler… maalesef ülkenin hamle yaparak sıçramasına katkıları olmadı. Çıkardıkları husumet ve huzursuzluk da cabası!
Bu ülkede insanları huzur içinde yaşaması için hak ve adaleti elden bırakmamalıyız. FETÖ hareketinden dahi kahir ekseriyetin tabandan cezalandırılması yanlış değil miydi? Bir suç varsa ki vardır? Bunu baştakilerden başlayarak sorgulamak lazımdı.
Kemal Yılmaz; Teşkilatlanmanız var mıdır? Diğer partilerle diyaloğunuz ne durumda? Diye sordu.
İttifakımıza destek veren ülke çapında 30 Bin STK var, ama partilerle kurumsal bir iletişimiz şimdiye kadar olmadı.
Türkiye’de 401 yerleşim biriminde temsilciliklerimiz var, arkadaşlarımız faal olarak çalışıyorlar.
Partilerden görüşme teklifi çok geldi, ama ben kabul etmedim.
Cumhurbaşkanı seçilirsem ilk beş yıl başkanlık sisteminin bana verdiği yetkileri kullanırım, tabi o süreç içinde yeni Anayasayı da yapacağız.
Cevdet Meygil kısmi bir katkıda bulunup bir soru sordu;
Anayasal bakışınız kayda değer bir bakış açısıdır, bu halka yanlış bir bakış açısı olan zihniyeti haklı olarak eleştirdiniz.
Caban-ı Kürdi rehberliğinde iman eden Kürtler daha sonra İslamın Anadolu’ya yerleşmesine ciddi katkıları oldu.
Acaba barış ve huzur için operasyonel bir çalışmanız var mı?
Türkiye Cumhuriyeti Kürtlerin sayesinde kuruldu.
Yaşar Aydın;İngiliz vatandaşı olan Chürchin diyor ki, “iki halkı kimyasal silahla yok etmek lazım. Afganlar ve Kürtler çünkü bunlar İngilizlere biat etmediler”. Kürtler İngilizlerin teklifini reddedip devlet kurmadılar, eğer Kürtler devleti kabul etselerdi Türkiye Cumhuriyetinin kurulması zor olurdu, yani bu devlet Kürlerin sayesinde kuruldu.
Bu çarpık sistemin getirdiği sonuç şu; Gençlerimiz ölüyor, ama Kürtler daha çok ölüyor,
Suriye, Irak ve İran’da da öyle ümmetin çocukları ölüyor, ama daha çok Kürtler ölüyor. Buna bir çare bulmamız lazımdır.
Bunu yakinen bildiğim için bu devletin dünyadaki tüm Kürtlerin haklarını savunmakla yükümlü olduğuna inanıyorum.
Cemiyetin başkanın Eyüphan Kaya da özetle şunları paylaştı;
Cemiyetimize hoş geldiniz, Onur İttifakı Cumhurbaşkanı adayı olarak bir yılı aşkındır sizi takip ediyoruz, gerçekten bu halkın derdini dile getiriyor, derman sunuyorsunuz.
Ben de Cemiyetin Başkanı olarak kısaca fikirlerimi paylaşmak isterim.
Malumunuz bir devlet yüzyılda bir kendini resetliyor, yeniliyor, eksiklerini tespit edip tamamlıyor.
Ülkemizde devletin işleyişine vesile olan sistem sizin de anlattığınız gibi bir türlü vatandaşın hizasına gelmedi.
Bu yeni yüzyılda yeni Anayasa yapılırken devletin iskeletini oluşturan sistem 23 Nisan 1920 yılında bir Cuma günü dualarla açılan ve “ve emruhum şura baynehüm(Onların işleri aralarında istişare iledir)” ayetinin atmosferinde faaliyet gösteren Meclisin ruhu ile, İstiklal Marşımızın teması ve Veda hutbesinin özü ile barışık olması lazımdır diye düşünüyoruz.
İslam hukukunun belli başlı emir ve yasakları var, ancak yasakları daha çok dikkat çekiyor.
Mesela ilahi hukuk olsun, beşeri hukuk olsun aklı selim sahibi hiç kimsenin itiraz edemeyeceği İslam hukukunun sabiteleri var.
Faiz; fakiri daha fakir ediyor, zengini daha da zengin ediyor,
Kumar; İnsanı hayal perest yapıyor, alın teri el emeğinin sevgisini ortadan kaldırıyor, haksız yere para kazanma aracıdır, bunun yüzünden nice aileler dağıldı/dağılıyor.
Zina; yüz kızartıcı bir fiil daha çok kadının onurunu yerlerde paspas ediyor ve ileriki yaşlarda kadını perişan ediyor. Evet, İslam dini gidin birilerinin uçkurun peşine düşün demiyor ama zinanın serbest olması ve bir nevi teşhircilikle teşvik edilmesi kabul edilemez.
İçki; Bütün kötülükleri anasıdır. Aile içi şiddetin %70 oranında içki ve uyuşturucuda kaynaklandığı istatistiksel olarak ortada. Peki bunu yasaklayalım desek hemen birileri ortaya atılır, olmaz der.
Aynen burada da devlet kim evinde ne içiyor derdinde değil, ama bunun oluşturduğu sıkıntılar ortada bunun alanen yasaklanması lazım.
Ülkemiz imkanları elverişli zengin bir ülke, ben fen bilimleri uzmanıyım ülkemizin maden nimeti ve enerji bakımından ne kadar avantajlı bir durumda olduğumu biliyorum, şu andaki nüfusun iki katını rahat besleyebilecek kapasitede bir ülke. Ama gelir dağılımında adil olmamız lazım, dandik meselelerle uğraşmak yerine işimize gücümüze bakmamız lazımdır diye düşünüyorum. Dedi.
