Dinin direği özgürlüktür. Özgür olmayan bir kimsenin gerçek müslüman olması da çok zordur. İnsanoğlu, doğduğu günden itibaren korku ve kaos dolu bir ortamda yaşamaya başlar. Çocukları eğitirken işe cin, peri ve öcü korkuları ile başlarız. Ardından dayak, tehdit ve burnunu sürtmeler gelir. Yaş ilerledikçe aile korkusu, okul korkusu, öğretmen korkusu, başarısızlık korkusu, yarışta geri kalma korkusu, bir meslek sahibi olamama korkusu devam eder gider. İşsizlik korkusu, fakir kalma korkusu, güçlü olamama korkusu, torpil bulamama korkusu, parti korkusu, lider korkusu, ağa korkusu, şeyh korkusu, birileri ne der korkusu ve servet sahibi olamama korkusu devam eder gider...
Korkular içerisinde yüzen bir toplumda özgürlük
olabilir mi?
Belirli dönemlerde dini eğitim almaya çalışırız,
burada da karşımıza yine korku çıkar. Elinde sopa, Hz. Ali’nin
kılıcı Zülfikar ve kullarını ateşe atmak için bekleyen eşkıya
bir tanrı anlayışı. Oysa Allah kullarına şah damarından daha
yakındır ve biz kullarını diğer yaratılmışlara oranla en fazla
sevendir. Kısaca Kur’an’ın anlattığı tanrı evliya tanrı yani
kullarına ‘’emzikli kadının çocuğuna olan şefkatinden daha
merhametli’’ olan bir tanrıdır.
O kullarına; yani kendisine yakın olmak isteyenlere ‘’benden başka dost aramanıza gerek yok’’ der. Bana ulaşmak için ağaya, despota, şeyhe veya başka bir veliye ihtiyaç yok der. Allah, benim sevgimden uzak kalmayarak bana ulaşacak yollar arayın ki ruhlarınız bana ulaşsın der. Yüce yaratıcının kulları için zorlukla işi yoktur. O kullarına daima kolaylık gösterir.
Allahtan başka her türlü bağımlılık ve başka tanrılar edinme, özgürlüğümüzü elimizden alarak bizleri köleleştirir. Eğer biz nefsimize güvenerek yaratıcımızla benlik yarışına girersek; istek ve arzularımızın kölesi olur çıkarız. Eğer servetimize güvenip yüce yaratıcımızla sonsuzluk yarışına girersek; Allahın sonsuz özgürlük vaadini unutur servetimizin kölesi oluruz. Yine Allahtan başka bir güce inanıp bağlanırsak; biz o gücün kölesi oluruz. Yine nefsi eğitim usullerinden olan tasavvuf eğitiminde Allah’a ortak koşarak bir şeye veya tapındığımız başka bir güce bağlanırsak onun kölesi oluruz. Mutlak özgür olup, bizimde ona yakın olmamız için, özgürlük yoluna girmemizi isteyen Allaha değil, servet ve güç diktatörlerine tapmamız bizi onların kölesi yapar. Onun için tüm zincirlerimizden kurtularak ondan başka veli ardına düşmeden, özgürlük yolunda ilerleyerek Allah’a yaklaşmalıyız. Çünkü Allah kullarına aynı uzaklıkta ancak kullar Allaha aynı yakınlıkta değildir. Takva (özgürlük) elbisesini giymiş insan ‘’akrabalara, öksüzlere, çaresizlere, yolda kalmışlara, dilenenlere, esirlere seve seve malını veren, namazını kılan, zekatını veren, ayrıca sözleştikleri vakit sözlerini yerine getirendir. Hele sıkıntı ve hastalık hallerinde sabredip dayananlar işte bunlardır. Söz ve davranışlarında doğru olanlardır. İşte bunlar O özgürlerdir’’ der (Bakara 177.ayet).
Ne mutlu nefsinin, servetin
veya herhangi bir gücün kölesi olmadan, Allaha şirk koşmayıp sahte
tanrılara kul olmayarak ilerleyen özgürlük yolundaki; yiğit Ömer
Bin Abdulaziz’lere.
ALİ ZAFER TOPŞİR