İktidar mücadeleleri hiçbir zaman ezen ve ezilenler arasında geçmemiştir. İktidar mücadeleleri her daim zenginlerin iktidarıyla, iktidarın zenginleri arasında geçmiştir. Hz Muhammed’le Mekke zenginleri arasındaki mücadele ile, Ömer Bin Abdülaziz’le Emevi zenginleri arasındaki mücadeleler bu sosyal olgunun istisnalarıdır.
İslam peygamberi Hz. Muhammed ve beraberindeki ezilenler her türlü baskı ve işkenceye rağmen, Mekke’nin sömürücü sermayedarlarına karşı mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmemişlerdir. Öyle ki bu sömürücü sermayedarlar, Peygamber ve beraberindekileri açlığa dahi mahkum etmişlerdi.
İslam’ın ileriki yıllarında şekillenen Muaviye İslamcılığı, kapitalistler tarafından kabul görmese de kendince kapitalistleşerek saray, yalı ve kasırlarla şekillenen lüks yaşamla tarihsel süreçteki seyrini devam ettirmiştir. Bu süreç; Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar derken, II. Abdülhamit dönemi sonuna kadar sürmüştür.
Osmanlı topraklarında petrol kokusunu da alan emperyalist kapitalistler, şirket temsilcilerini azınlıklar vasıtasıyla 1876’ da Osmanlı Meclisine yarleştirmişlerdir. II.Abdülhamit’ i “ millet seni azletti ” diyerek emperyalist kapitalizm adına petrol için görevden alan, İttihat Terakki’yi de yönlendiren bu şirket temsilcileridir. Öyle ki II. Abdülhamit kendilerini görevden almak için gelen çalışma arkadaşları; Ermeni Aram Efendi, Arnavut Esat Toptani Efendi, Gürcü Arif Hikmet Efendi ve Yahudi Emanuel Karasu’yu karşılarında görünce, “ görevden alındığımı bildirmek için başkalarını bulamadınız mı ” demekten kendilerini alamamışlardır. Osmanlı Meclisine girmiş olan azınlık temsilcilerinin büyük çoğunluğu, tıpkı Arnavut Esat Toptani Efendi gibi ayrılıkçı hareketlerin de liderleri olmuşlardır. Unutulmaması gereken bir nokta vardır ki, İttihat ve Terakki dönemin önde gelen siyasi İslamcılarının yanı sıra, ateist ve Türkçüleri de bünyesinde barındırmaktaydı.
II. Abdülhamit’ten sonra sermayesini ve gücünü daha da artıran bu şirket temsilcileri, İttihat ve Terakki’yi ve bu anlayışı daima iktidar sahibi yapmışlardır. Sayın İsmet İNÖNÜ, Celal BAYAR, Kazım ÖZALP, Kazım KARABEKİR İttihat ve Terakki üyesidir. Bugün bile meşruluğu tartışılan YÖK’ün mimarı Sayın İhsan DOĞRAMACI, İttihat ve Terakki önderlerinden M. Şevket Paşa gillerin damadıdır. Türk siyasi hayatına ipotek koyan İttihat ve Terakki anlayışını bozma hamlesinde bulunan merhum Başbakanımız Sayın Ali Adnan Ertekin MENDERES’in akıbetini söylemek, malumu ilam olacaktır.
Bugün Türkiye Futbol Federasyonu merkezli yürütülen operasyon, zenginlerin iktidarıyla, iktidarın zenginleri arasındaki mücadelenin tipik bir örneğidir. Bu Fener’i, değil Türkiye Futbol Federasyonu, kolay kolay ABD bile küme düşüremez, düşüren bedelini öder.