BaÅŸkan Geldi, 2 gün ara ile yayınladığı basın bildirileri ile seçmenlerin neden ‘evet’ demeleri konusunda çeÅŸitli görüşlerini öne sürdü. Darbe zihniyetinin bu referandumla çöpe atılması gerektiÄŸinin altını çizen Geldi, görüşlerini ÅŸu ÅŸekilde açıkladı:
“Türkiye’de bugüne kadar ilki 1961’de sonuncusu 2007’de olmak üzere ülkemizde toplam 5 kere Referandum yapılmıştır.
Millet iradesine baskı yapılmadığı zaman, halkımız hür iradesiyle referandum sandığına gittiÄŸi zaman her seferinde saÄŸduyusu ile karar vermiÅŸ ve “Egemenlik kayıtsız ÅŸartsız milletindir” hükmünü icra etmiÅŸtir.
1961 ve 1982 Anayasaları’nın referanduma sunulması maalesef silahların gölgesinde yapılmış; hem milletin aydınlatılmasına müsaade edildiÄŸi için, hem de askeri rejimden bir ay önce sivil yönetime geçilmesi için halk istemeyerek de olsa darbecilerin hazırlattıkları Anayasalara “evet” demiÅŸtir.
Hem 1961’de hem de 1982’de yapılan referandumlarda halkı “evet” demeye teÅŸvik etmek ve bunun propagandasını yapmak serbest; ancak “hayır” demek ve “hayır” denmesi için propaganda yapmak yasaktı.
Değişiklik Paketi ile ülkemizdeki dezavantajlı kesimlere ne tür avantajlar sağlanmaktadır?
Anayasa’da devletimizin özellikleri sayılırken “ Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk Devletidir” denilmektedir.
Cumhuriyetimizin olmazsa olmazlarından biri olan “sosyal devlet” olma özelliklerinin gereÄŸi olarak, toplumumuzdaki dezavantajlı ve özel olarak desteklenip korunması gereken bazı kesimlerle ilgili özel tedbirlerin alınması gerektiÄŸi ortadadır.
Bu deÄŸiÅŸikliklerle kadınlar, çocuklar, yaÅŸlılar, özürlüler, harp ve vazife ÅŸehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak ilave tedbirler, yapılacak iyileÅŸtirmeler ve onların durumlarını düzeltmeye yönelik pozitif ayrımcılık içeren uygulamalar Anayasa’nın eÅŸitlik ilkesine aykırı sayılmayacaktır.
Hassas, kırılgan ve toplumumuzun çoğunluğunu oluşturan dezavantajlı insanlara verilecek ilave desteklerle ancak onları bu toplumda eşit ve onurlu bir şekilde hayatını sürdüren bireyler haline getirebiliriz. Bu değişiklikler bu anlayışın anayasal alt yapısını oluşturmaktadır.
Bu düzenleme, tarafı olduğumuz tüm uluslararası anlaşmaların gereği olduğu gibi, aynı zamanda insani ve vicdani bir yükümlülüktür.
Değişiklik paketinin 4. Maddesi ile ayrıca çocuklarla ilgili evrensel hukuk normlarına paralel iyileştirmeler yapılmakta; çocukların her türlü istismar ve şiddete karşı korunmasını devlete önemli bir sorumluluk olarak yüklemektedir.
Bu madde deÄŸiÅŸtirilirken;
* Çocuk haklarına dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi
* İnsak Hakları Evrensel Bildirgesi
* Birleşmiş Milletler Engelli Sözleşmesi
* Başta kadın-erkek eşitsizliği olmak üzere ayrımcılığa karşı tüm uluslararası bildirge ve belgeler
* Avrupa birliği ilerleme Raporları
* Konuyla ilgili daha önce Sivil Toplum Kuruluşları tarafından hazırlanan taslaklardan referans ve kaynak olarak yararlanılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti ve vatandaÅŸlarımız için çok önemli hakları savunan bu Anayasa DeÄŸiÅŸikliÄŸi’ne, CHP milletvekilleri ve Genel BaÅŸkanları Sayın KılıçdaroÄŸlu; ne hakla milletimize hayır dedirtmeye çalışıyor, hangi madde halkımızın menfaatine deÄŸil bir kez açıklasın.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE NEDEN “EVET” DEMELİYİZ
12 Eylül 2010’da yapılacak Referandumda “EVET” dememizi gerektiren birçok neden vardır. İşte bunlardan bazıları;
1- Dezavantajlı kesimler olan,
· Kadınlarımız,
· Çocuklarımız,
· Özürlülerimiz,
· Yaşlılarımız,
· Åžehitlerimizin dul ve yetimleri ve gazilerimizin, her alanda avantajlı olmalarına “EVET” demektir.
2- Çocuk istismarlarının önüne geçilmesine “EVET” demektir.
3- KiÅŸisel verilerin ancak kanunlarla öngörülen hallerde veya kiÅŸilerin açık rızası ile iÅŸlenebilmesine “EVET” demektir.
4- FiÅŸlemenin tarihe karışmasına “EVET” demektir.
5- İnsanların kendileriyle ilgili kaydedilen bilgilere rahatlıkla ulaÅŸmasına, yanlışsa düzeltilmesine, rahatsız ediciyse, ortadan kaldırılmasına imkan saÄŸlamaya “EVET” demektir.”